raflar arasında gezdikten sonra topladığım kitapları getirdim önüne koydum. o da kitapların arkasındaki etiketlere şöylece bir bakıp ne kadar tuttuğunu hesapladı.
kitapçı: ... lira
ben: yuh! o kadar değil bir kere, ben ne kadar olduğunu biliyorum.
kitapçı: tamam bu kadar.
ben: arkadaş bu nasıl bir matematik, nasıl mühendis oldun sen.
kitapçı: ya karıştırma işte bu kadar.
ben: (bir yandan parayı uzatarak) bu sefer olmaz abla. ne kadar ettiğini biliyorum ve bu kadar indirim de olmaz. insaf et ya.
kitapçı: olum benden iyi mi bilcen ne kadar ettiğini. ben ne diyorsam o.
ben: hayatta kurtarmaz. en azından ... lira olsun; hem düz olsun, hem orta yolu bulalım.
kitapçı: olmaz. 5 kuruş yukarı çıkmam.
ben: ben de 5 kuruş eksik vermem arkadaş. bu ne ya her sefer aynı muhabbet.
kitapçı: maksat ayağın alışsın.
ben: yuh! ayağım mı alışsın? bu dükkan açıldığı günden beri (8 yıldır) gelip gidiyorum da hala ayak mı alıştırıyorsun.
kitapçı: (bir yandan para üstünü uzatarak) al işte uzatma.
ben: (parayı almamaya çalışarak) olmaz ablacım ya bu sefer olmasın bari. böyle yaparsan bir daha senden kitap almam.
kitapçı: böyle yaparsan asıl ben sana kitap satmam.
sonuç olarak o kazandı ve para üstünü aldım :(
indirim yaptığı için satıcının memnun, alıcının ise üzgün oldu bir alışveriş oldu. ticaretin bittiği an diyebiliriz tabi buna.