2 Eylül 2012 Pazar

tersine pazarlık (ticaretin bittiği an)

bir süredir ziyaret etmediğim, doğal olarak da pek özlediğim arkadaşlarımı gördüm bu hafta sonu. kitapçı olan arkadaşın dükkanına gittiğimde her zamanki gibi çetin bir tersine pazarlık yaptık. bu sefer neredeyse kavga edecektik. beraber yıllarımız geçtiğinden, o küçücük dükkanı ayakta tutmak için, dahası o dükkandan geçinmek için neler çektiklerini bildiğim bu güzel insanlar, her zamanki gibi almış olduğum kitaplarda bana indirim yapmaya kalktılar ve ben de buna direndim. ama sonuç hüsran, yine o kazandı.
raflar arasında gezdikten sonra topladığım kitapları getirdim önüne koydum. o da kitapların arkasındaki etiketlere şöylece bir bakıp ne kadar tuttuğunu hesapladı.

kitapçı: ... lira
ben: yuh! o kadar değil bir kere, ben ne kadar olduğunu biliyorum.
kitapçı: tamam bu kadar.
ben: arkadaş bu nasıl bir matematik, nasıl mühendis oldun sen.
kitapçı: ya karıştırma işte bu kadar.
ben: (bir yandan parayı uzatarak) bu sefer olmaz abla. ne kadar ettiğini biliyorum ve bu kadar indirim de olmaz. insaf et ya.
kitapçı: olum benden iyi mi bilcen ne kadar ettiğini. ben ne diyorsam o.
ben:  hayatta kurtarmaz. en azından ... lira olsun; hem düz olsun, hem orta yolu bulalım.
kitapçı: olmaz. 5 kuruş yukarı çıkmam.
ben: ben de 5 kuruş eksik vermem arkadaş. bu ne ya her sefer aynı muhabbet.
kitapçı: maksat ayağın alışsın.
ben: yuh! ayağım mı alışsın? bu dükkan açıldığı günden beri (8 yıldır) gelip gidiyorum da hala ayak mı alıştırıyorsun.
kitapçı: (bir yandan para üstünü uzatarak) al işte uzatma. 
ben: (parayı almamaya çalışarak) olmaz ablacım ya bu sefer olmasın bari. böyle yaparsan bir daha senden kitap almam.
kitapçı: böyle yaparsan asıl ben sana kitap satmam.

sonuç olarak o kazandı ve para üstünü aldım :(
indirim yaptığı için satıcının memnun, alıcının ise üzgün oldu bir alışveriş oldu. ticaretin bittiği an diyebiliriz tabi buna.