Neyse Dream Theater hakkında yazmak zaten harcım olan bir şey değil, sadece bendeki son durumunu şöyle bir özet geçtim. This Dying Soul parçasını paylaşmak maksadım. Yıllardır dinleyip de bendeki heyecanı bir türlü bitmeyen tuhaf bir parça bu. Her açıdan kusursuz bir beste. Melodileri, geçişleri, harmonisinin yanı sıra teknik açıdan da sınırları fena zorlamışlar. Labrie'nin vokal performansı, Myung ve Rudass'ın Petrucci'ye yer yer kafa tuturcana çalışları, Petrucci'nin o hem melodik hem de hayvani hızda soloları, Portnoy'un adeta soluksuz göstermiş olduğu aşmış performansıyla çok hırçın bir parça. Giriş ve çıkış sololarına özellikle değinmek istiyorum. Girişte çok hoş melodik bir solo ile başlayıp (giriş desem de aslında 1.dk. dan sonra başlar) parçanın bitiminde ise çalınması çok çok güç olan son derece yırtıcı ve hızlı bir solo ile son buluyor. Ayrıca bu parça dinlediğim en iyi outrolardan birisine sahip.
Özellikle Budokan konser performansında hırçın hava çok iyi yansımış;
Orijinali;
Bu da Flare Intention isminde bir grubun performansı. Çok çok iyi çalmışlar.
Bu da bahsettiğim parçanın bitiş solosu. Gitarist yukarıdaki gruptan. Adam solonun sırrını çözmüş bir de ders veriyor.
Solo çok acayip. Yavaş çalınca başka bir şey oluyor. Petrucci müthiş hızlı bir solo yazmış ama gel gelelim öyle kof bir hız değil yani içerisinde kaç nota basmış ancak hızı yarıya düşünce seçilebiliyor.
Dream Theater'ın değeri derinlere inildiğinde ortaya çıkar. Bu açıdan biraz çaba ister, dinlemek isteyene sunar kendini.