Çingenelerin hayatını anlatan belki de yapılmış en güzel filmdir. Bir yolcunun hikayesiyle başlayan, daha sonra karakterin içsel yolculuğuna dönüşen, izleyenleri de yolculuğa çıkartan bir film. Adeta onlarla yaşadım. İçtim, dans ettim, eğlendim ve hüzünlendim de. Müzikler canlı ve harikaydı. Samimiyet açısından hayatımda izlediğim en iyi filmlerden biri oldu.
İsidor ve sabina karakterleri o kadar şahane canladırılmış ki. Sabina’nın güzelliğinin de filmde ayrı bir yeri var tabi. Dansları filan da müthişti kendisinin.
Ayrıca Sabina’yı canlandıran Rona Hartner hakkında şöyle bir araştırma yaptım ki; kendisinin hem oyuncu, hem müzisyen, hem de ressam olduğunu öğrendim. E bir de güzel. Ne diyim ki…
--spoiler-- (bundan sonrasını izlemeyen okumasın)
Damadın kızı evden alma adeti çok tuhaf ve eğlenceliydi. Gerçekte böyle bir adetleri var mıdır bilmiyorum ama olmasa kullanılmazdı heralde. Baba elde balta ile kızımı hayatta sana vermem diyor, yaklaşırsan öldürürüm diyor. Damat babanın önüne bir kasa içki koyuyor, içinden bir şişeyi açıp babaya uzatıyor. Baba bir yudum içiyor ve gel damat sana bir sarılayım moduna giriyor. Gayet tiyatral bir havada yapıyorlar bunu :)
Bir de cenaze adeti var ilginç olan. Mezarına içki dökerken bir yandan ağlayıp, bir yandan da göbek atmak nasıl bir yas törenidir o öyle :)
bir de umut sarıkayanın bu filmi izledikten sonra çidiğini düşündüğüm bir karikatürü;
2 yorum:
çok eğlenceli. film de yazı da :)
olm bu film çok güzel ya, mezara alkol dökme sahnesinde çok eğlenmiştim, çok duygusal ama o çalan müzik çok eğlenceli garip ya
Yorum Gönder