"Hiçbir şey umut etmemiş bir insan umutsuzluk nedir bilmez"
George bernard shaw
Bazı durumlar için koşullanmış olmaktan ziyade kayıtsız olduğumu düşünmeyi yeğlerim, belki de kendimi kandırarak. Bu tıpkı yolu bir tür duraksama saymak gibi olabiliyor bazen. İnancın yitirildiği yerde kayıtsızlık açığa çıkarken, bazen inanç sınırlarımı zorlayan, beni bir şekilde kendisine çeken şeylere karşı peşinen kayıtsız kalmaya çalışmam da koşullanmış olduğum şüphesini açığa çıkarıyor. Öngörülerin hayatı zorlaştırdığı durumlar vardır. İnançsızlığın öngörüsü ise dünyayı mat bir hale getiriyor. Yakında herşeyin içinden geçebilecek kadar hayattan silineceğim korkarım ki. Eh lafın gelişi; keşke korksam, bu bile bir şeydir eminim.
“İnanç, öyle olmadığını bildiğine inanmaktır”
Mark Twain.
Bu durumda bilmek işlevsel bir durum kazanıyor. Ama öyle olmayan durum için bilmek. Öyle olan durum için ise bilmek işlevsiz. Hep böyle olmaz mı zaten? Öyle olmadığını bildiğime göz yumamıyorum. Ve inanır mısınız bu gerçekçilik filan da değil, düpedüz sahtekârlık. İnsanın yalnızca kendi gerçeğiyle tartılması, teraziyi her zaman saptırır zira. Ki bunu da kendi hariç her tarafa doğru yönlendirebilir de.
“İnsan olanaksız olana inanabilir, ama olası olmayana hiçbir zaman inanmaz”
Oscar Wilde.
Şüphe inancı zehirler zira. Olmayacağını bile bile inanmak, olma ihtimali olana inanmaktan daha kolay gelmesi enteresan bir durum gerçekten de. Burada, insanın bir sonraki durum için şaşmazlık istenci baskın çıkıyor olabilir. Adım atmak kolay fakat bir sonraki adımın zemine mi yoksa boşluğa mı basacağını kestiremeyen insan için çok zor. Hal böyleyken yürünmez çoğu kez. Böylece yürüme inancı yitirilir.
Olasılık şüphesi yorar insanı, inancın başlı başına kendini yormaktan bir kaçış olduğu düşünülürse hele.
1 yorum:
okuyup okuyup da, cogunu siirsel buldugum, dusunce akislarini degerlendirebilmek icin geriye donup tekrar okudugum bir yazi olmus.
kalemine saglik alter,
sevgiler.
luna.
Yorum Gönder