8 Kasım 2013 Cuma

ddongpari (breathless)

Hani bizde "gazetelerin 3. sayfa haberlerine konu olan hayatlar" şeklinde bir tabir vardır. Bu hayatlar genel itibariyle bize uzaktır bir bakıma ama ibret açısından içselleştirdiğimiz bir durum da söz konusu olagelir. Bizim gayet sağlıklı, gayet muntazam hayatlarımızın aslında bir pamukipliğine bağlı olduğunu hissettirir. Tıpkı ölüm gerçeğiyle yüzleşmek gibi bir etkidir bu; hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarken bir ölüm haberi aldığımızda, yaşamın ne kadar da hafif olduğuyla yüzleşiveririz ya hani.

Bu film de 3. sayfa haberlerine konu olan hayatları çok değişik bir üslupla anlatıyor. Öyle gazetelerde yer aldığı gibi düzgün kelimelerle değil de alabildiğine küfürle anlatıyor. Kadına şiddet, bozuk aile yapıları, piç olma durumu, dayak, küfür vs. gibi bir teması var. Ama eşine az rastlanır türden bir anlatımı olduğu söylenebilir. Bu hayatlarla aramızda olan perdeyi bir an için kaldırarak tamamen sansürsüz bir şekilde gözler önüne seriyor. Bu açıdan daha da bir gerçekçi, daha da bu hayatlarla yüzleşmeye davetkar diyebilirim kendi adıma. Bu ağır üsluba aşina olmayanları rahatsız edebilir tabi bu açıdan filmi tavsiye edemeyebilirim. Ama benim için çok değişik bir izlenim oldu açıkçası.

Üslubu bir tarafa bırakıp hikayeye değinmek gerekirse şiddettin aile yapısına ve aile bireyine etkisi konusunda çok ağır mesajlar verdiğini söyleyebilirim. Çocukken şiddet görmüş, şiddete tanık olmuş birinin ileride pek normal bir birey olamaması örneği var. Bir aile ferdinin kaybının diğer aile bireylerini doğrudan etkilemesi örneği de var. Filmde genel olarak bu iki açıdan değerlendirme söz konusu. Hiç düzgün işleyen bir hayata yer vermemiş, hep bir bozukluk, hep bir çarpıklık var. Film anlatmak istediği de bu sanırım. 

Ik-Joon Yang çok enteresan bir adam. Filmde çok iyi oynamış. Tam bir psikopatı canlandırmış, fazlasıyla hakkını vermiş. Bu adamın diğer enteresan tarafı da bu filmi yazıp yönetmiş olması. Yani hem filmi yazmış, hem yönetmiş hem de başrolde oynamış.

Bir de bu film hakkında şöyle gülümseten bir yazıya denk geldim; http://bunusevdim.wordpress.com
ayrıca bu blogda bir hayli uzakdoğu filmi değerlendirmesi varmış, yeni filmler keşfetmek için fırsat oldu.

7 Kasım 2013 Perşembe

daisy

Eh artık kış geldi hafiften, evde geçirilen zamanların da keyfi artıyor tabi. Hal böyle olunca da film izleme dönemim gelmiş gibi hissediyorum. Daha çok tekrarlardan oluşan bir başlangıç yaptım bu kışa. Bugünse yeni bir filmle devam ediyorum bakalım. Aslında bu kış için Kore sinemasına ağırlık verme gibi bir planım var. Çok iyi işler yapan bazı Koreli yönetmenlerin sadece 1-2 tane filmini izleyip bıraktığımı fark ettim. Jae-Young Kwak ve Wai-keung Lau da bu tür yönetmenlerden/yazarlardan benim için.  Tabi isimlerini yazıyorum böyle ama ben de bir dahaki gördüğümde hatırlamıyorum bile. IMDB sağolsun filmler üzerinden arama yaparak ulaşıyoruz bir şekilde kendilerine. Daisy filmini de biri yazmış diğeri de yönetmiş. Wai-keung Lau, Infernal Affairs filmden tanıdık. Jae-Young Kwak ise My Sassy Girl filminden. Birkaç ay önce My Sassy Girl filmini izleyip çok beğendikten sonra bir arayış içerisine girip indirdiğim filmlerden birisi bu Daisy. Bu arada My Sassy Girl’ü tekrar izlemeyi düşünüyorum zaten nicedir, blogda paylaşabilirim onu da.

Öncelikle Ji-hyun Jun, Uzakdoğulu yüzlerini birbirine karıştırma eğilimine rağmen yüzünü seçebildiğim, başka bir filmde gördüğümde ayırt edebildiğim güzeller güzeli bir hatun. My Sassy Girl’de de bu filmde de oynuyor kendisi. Orada her ne kadar hırçın bir karakteri canlandırmışsa da bu filmde tam tersi son derece dingin bir karakteri canlandırmış. Her haliyle güzel olduğunu da ispatlamış oldu tabi böylece.

Film kendi dünyasındaki sokak ressamı bir kadın ile ona âşık iki erkek arasındaki üçlü ilişkiyi anlatıyor. Erkekler birbirine zıt iki karakterden oluşuyor; birisi polis diğeri seri katil. Kadının dünyası son derece sakin ve mütevazi bir hayatken erkeklerinki bir hayli şiddetli ve karışık. Aslında her iki erkek de kadındaki dinginliğe tutkun gibi. Huzursuz dünyalarından kaçıp huzur buldukları bir liman gibi. Senaryo da bu eksende bir seyir gösteriyor aslında. Yer yer adamlar kadının yanında huzur buluyor, yer yer de kadının huzurlu dünyasını karıştırıyorlar.

Erkek karakterlerin zıtlıklarında şöyle bir ironi de var ki katil (yani kötü adam) son derece romantik ve duyarlı bir insanken diğer yandan polis (yani iyi adam) hazıra konan bir yalancı konumunda. Özünde iyi çocuk aslında tabi ama sebep olduğu şey kötü sonuçlar doğuruyor.

Romantik katilin, kim olduğunu açığa çıkarmaksızın kadına yapmış olduğu sürprizler, kadının hayatında büyük bir beklentiye sebep oluyor. Hayatı boyunca bu özel kişiyi bekliyor. Ama küçük bir yanlış anlaşma ile işler karışıyor işte. Film boyunca “o” sandığı yanlış kişiye aşık olsa da filmin son karesinde gerçek kişinin farkına varabiliyor. Ama tabi artık iş işten geçmiş oluyor.

Bu da kötü sonla biten bir Kore filmi deneyimi oldu benim için. Tabi mutlu sonla biten filmlere olan aşinalık yüzünden şaşırtıcı bir son denebilir. Hele ki aşk filmlerinin kötü sonla bitenleri daha da bir iç burkucu olmuştur hep.

5 Kasım 2013 Salı

şiir sokakta


bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu. hep böyle mi bu?
bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum, kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer...

kafatasımın içini, bir küçük huzur adına aynalarla kaplattım, ölü ben’im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden! paniğini kukla yapmış hasta bir çocuğum ben. oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir.

niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına?
niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına?
niye kimseler izin vermez yollarıma kuş konmasına?

"öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna" bir çocuk demiş.
(Nilgün Marmara)

------------------------------------------------------------------------------------



her şey sermaye için sevgilim
bir yıldıza laf atmakmış benim işim
kapıları, pazarları satmışlar meleğim
her pazar kalbimde azar azar

çünkü serbest bir pazar
her şeyi bozar
çünkü denizsiz martılar
bir deniz arar

her pazar kalbimde azar azar
yandım ben bari sen kendini kurtar
gülümse biraz
acılar kiraz
bizde hep yaz
kirazdan küpe
sallanır dize
ayaz ayaz

bir başka dünya mümkün müdür meleğim
bu ay bitti, gece oldu
bir ay daha var
bu dünyada aşıklardan çok acıkanlar var
yanımda yaşama sevinçli sandviçler var
çünkü serbest bir pazar
her şeyi bozar
çünkü denizsiz martılar
bir deniz arar

her pazar kalbimde azar azar
yandım ben bari sen kendini kurtar
gülümse biraz
acılar kiraz
bizde hep yaz
kirazdan küpe
sallanır dize
ayaz ayaz

gidiyorsan şehir denen okula
bir mektup yaz
parasız yatılıya
gülümse biraz
acılar kiraz
bizde hep yaz
kirazdan küpe
hayırlı mezuniyetler hepinize
çünkü serbest bir pazar...

(Kesmeşeker)

-----------------------------------------------------------------------------------


-----------------------------------------------------------------------------------