Pasif bir insan olaraktan bir etkinliğe katıldım ve ne zamandır merak ettiğim Salihli’deki şiir ikindilerine gitmiş bulundum. Gitmiş bulundum diyorum çünkü açıkçası orada cereyan eden hadiseyi tam olarak idrak edemedim. Yani oradaki varlığımı biraz dışsallaştırmam doğaldır. İdrak edemediğim organizasyon değil tabi ki, “şiir” aslında. Merakım da bu doğrultuda şiire değil de organizasyona yönelik.
Memleket bellediğimiz Salihli’de, Türkiye’nin köşe bucak her tarafından silinen bir ruh yaşatılmaya çalışıyor(muş). Geçmişte nice baba şairleri ağırlamış bu küçük yer bu vesileyle. Ama geriye sadece gelenekselleşmiş olmasına duyulan hürmet ile yapılan bir organizasyon kalmış gibi görünüyor. Bunun sebebi de insanlar sanırım. Şiir ruhunun öldüğü bir memlekette ötesinde ne beklenebilir ki. Hatta rahatlıkla dünyada bile öldüğü söylenebilecekken. Haliyle şiir ikindileri en kötü haliyle bile en büyük saygıyı hak eder, etmelidir de.
Küçük yerlerde, küçük insanlar çok büyük işlere kalkışıyorlar. Kendi küçük dünyalarından, kocaman bir dünyaya mızrak atıyorlar. Dünyanın dilinden aldıkları kelimelerle çok büyük cümleler örüyorlar. Fakat hayatı yaşayan insanlar onlar. Şükür ki hayatı yaşanabilir kılan şeyler hala küçük şeyler. Ve yaşam bu küçük şeyleri küçük yerlere daha çok serpiştirmiş gibidir. Bir takım büyüklüklerin kurduğu, büyük sistemin bir parçası olmuş yerlerde, böylesi şeyler ne yaşayabilir, ne de yaşayanının varlığından haberdar olunabilir.
Bunu hissetmek bile güzeldi orada. O cesur insanların çıkıp meydan okurcasına büyük laflar söylemeleri hala bazı insanların büyük dünyaya boyun eğmediğini hissettiriyor. Bu da bir yerde etkinliğe katılan biz küçük insanlara cesaret veriyor. Bizler küçük dünyalarımızı terk edip, büyük dünyalarda küçük olmayı yeğlemektense, küçük dünyalarımızla birlikte büyümeye çalışmalıyız. Mesele bu aslında…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder