20 Eylül 2011 Salı

dead man's shoes

2004 yapımı, yemyeşil İngiliz kırsalında geçen bir dram. Bol bol cinayetin olduğu bir intikam öyküsü. Baştan sonra gözlerimi açmış öylece izledim. Çok garip. Her şey gayet dingin bir şekilde oldu ve bitti gibi sanki. Evet, cinayetler filan hepsi öylece oldu işte. Şaştım kaldım. Sürükleyiciydi de ama tepki göstermeden sürüklendim. Film öylece üstümden geçip gitti. Bittiğinde de bakakaldım öylece. Böylesi güzel bir finale bile tepkisiz kaldım. Hâlbuki senaryo çok rahatsız ediciydi. Nasıl böyle oldu anlayamadım.
Sanırım beni oyunculuklar etkiledi. Her bir karakter tip olarak da özenle seçilmiş adeta. Karakterlerini gayet iyi canlandırmışlar. Uyuşturucu sahnelerinde kafaları uyuşmuş bir şekilde ortalıkta gezerken benim de kafam uyuştu resmen. Trainspotting’deki o etkiyi hissettim bu filmde de.
Müzikleri ise kusursuzdu yani. Bu kadar şiddetli olaylar cereyan ederken müzikler öyle ağır, öyle etkileyiciydi ki sanırım bu müzik uyuşturdu işte beni. Bu filmin akışında müziklerin çok büyük bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Değişik bir deneyim oldu diyebilirim ve izlemeyenlere tavsiye ederim.

Filim ile hiç alakası olmasa da, bu film hakkında yazılanları araştırken bir parçaya denk geldim onu da paylaşayım sizlerle;

4 yorum:

negatif dedi ki...

bu filmi izlememiştim. not aldım.

alter ego dedi ki...

not et istersen de ya ben her ne kadar tavsiye etsem de bu filmi kimisinin beğenemeyebileceğini düşündüm şimdi :) sen yine de izleyecek birşey kalmazsa izle diyeyim ben :)

nomen dedi ki...

Ne kadar ilgiyi çağıran bir film ismi. İzlemedim henüz ama, doğrusu merak ettim.

Çok hoş bir yazı, ellerinize sağlık.

alter ego dedi ki...

çok teşekkürler nomen.