heritage benim için büyük bir hayal kırıklığı olmuştu.Mikael böyle bir albüm yapmak istiyorsa bunu opeth'de yapmamalıydı diyenlerdenim.Ama bu gayet iyi ve farklı bir proje oldu kanımca, steven da olunca.Şarkı mükemmel
mikael steven ile tanıştığından ve müziğini yaparken kendisinden destek aldığından beri opeth'in progresif metal denen tarzındaki ağırlık metalden progresife doğru kaydı. steven'in prodüktörlüğü ile gerçekleştirdiği ilk albüm aynı zamanda çıkan deliverence - damnation albümüydü. damnation bir metal albümü değil tamamen alternatif bir progresif denemesiydi ki müzikal anlamda harikalar yaratılmıştı bu albümde. deliverence'de de parçaların inişli çıkışlı havası farklı bir teknik üzerine kurulmuş ve inişler akustik tonlardan ziyade daha teknik bir progresif altyapı kazanmıştı. bundan sonra da mikael çizgisini sürekli değiştirdi. hatta komple grup elemanlarını dahi değiştirdi. steven ile hala etkileşim içinde ve hala prodüksiyon bağlamında kendisinden destek alıyor. steven da yüzlerce projede yer alan, 5-6 tane grubu olan birisi nihayetinde ve her birinde farklı işlere imza atıyor. mikael ise farklı projelerden ziyade yapmak istediklerini opeth çatısı altında yapmak istiyordu. opeth grubunun belli bir çizgisi olması pek umurunda değildi sanırım. fakat strom corrosion projesi ortaya çıkanca mikael başka projelerde de yer alıyormuş demek sonucu çıktı. bundan sonra ne olur bilemiyoruz. ama ben yine de opeth'den farklı işler beklemiyor değilim. sevgiler.
Yani şöyle bir şey, her grup zamanla çizgisini değiştiriyor, bu kaçınılmaz tabi.Mikael'in heritage çıkmadan önceki açıklamalarında devamlı 'bu en iyisi' şeklindeki yorumları birden bundan önceki albümleri rafa kaldırmış gibi bir hava yarattı.Yani damnation'dan sonra eski opeth'in olmayacağı belliydi, fakat Damnation da opeth'i yaşıyorduk hiç değilse.Açıkcası bu albüm Opeth progressive'liğinden farklı, çok çok farklı.Opeth deyince ilk morningrise, blackwater park,still life, orchid geliyor aklıma, çünkü bunlarla tanıdım ben Opeth'i.Mikael'in devamlı brutalden sıkılmasını anlarım, zaten Bloodbath'le death metale olan aşkını tamamen bıraktı.Çok zorladım albümü sevebilmek için çünkü bu Opeth'di, neticede.Porcupinee tree değil, King crimson değil,Opeth idi.Niye zorluyorsam o kadar o da ayrı.Her neyse dediğim gibi Mikael'in müzikal anlamdaki dehasına lafım yok, yapsın ama bu 'ben bunu yapmak istiyorum, isteyen dinlesin, istemeyene eyvallah' şeklinde olmasaydı iyiydi.Ve dediğin gibi, Mikael'i farklı projelerde görmek çok güzel, ama ben Opeth'deki o büyülü havayı yaşamak istiyorum.Bana göre bu albüm Opeth'in mirasından bir şeyler taşımıyor.sevgiler
Ben de Opeth'i Morningrise, Orchid, Blacwater Park albümleriyle tanıdım. Ama Mikael'in geçmişiyle çok barışık olmadığı da bir gerçek. Hatta karakter olarak Mikael'in gelişimini buna borçlu olduğuna inanıyorum. Önceki işlerini küçümseyip, sonraki işlerde daha iyisini yapmaya çalışan bi adam gibi. Steven da zaten bir müzik dehası. Mikael bunun farklında ve bu yüzden onunla bağlarını gün geçtikçe güçlendiriyor. Haliyle ondan özellikle de sound anlamında çok şey öğrenmiş olmalı. Steven çok başarılı bir prodüktör çünkü ve hangi işe elini atsa müthiş bir sound yakalıyor. Opeth'in de Damnation - Deliverence albümleriyle birlikte sound anlamında bir devrim yaşadığı da yadsınamaz bir gerçek. İşte Mikael'in Steven'dan sonra bu sound olayında yaşadığı aydınlanma eski yaptığı işlere karşı onu bir hayli soğuttu sanırım. Mesela ne bileyim Black Rose İmmortal bir şaheser fakat gel gelelim soundu berbat. Bassları filan korkunç kötü. Blackwater Park bir nebze daha iyi ama şu anki sound ile kıyaslanamayacak ölçüde kötü denebilir.
Yani özetle bence Mikael eski albümlerine karşı bir yabancılaşma hissi içerisinde ve bu yabancılaşmayı sadece sound ile kalmayıp eski müziğine karşı da geliştirmiş durumda. Hayırlısı artık ne diyelim. Sevgiler.
Morningrise albümü kesinlikle hak ettiği değeri bulamamıştır.Mikael'in bass soundu'nu küçümseyip bu albümü yerin dibine geçirmesi çok matıksızca. Opeth albümlerinin tillahıdır bu albüm benim için.Black rose immortal zaten bir şaheser,ve özellikle dedesinin ölümü üzerine yazdığı The night and the silent water parçası yıllardır hiç bıkmadan dinlediğim bir kaç opeth şarkısı içindedir.İlerleyen albümlerdeki yeni değişiklikler ve gelişme bu albümü ikinci sınıf yapmıyor benim gözümde.Still life ve Blackwaterpark, ve Damnation'da steven'in sound olarak yaptıklarını asla es geçemeyiz, dediğin gibi bir devrim.
Ben de kısacası şunu söylemek istiyorum, isteksizce yapılan hiçbir işin değeri olamaz zaten, Mikael istediği müziği yapıcak, yapıyor da.Ama eski opeth'e karşı soğuma hissi, yaptığı müthiş işlere sahip çıkmaması beni ve çoğu opeth dinleyicisini üzüyor.Bundan sonrasını ben de bilemiyorum, ama istediğim Mikael'in azıcık da olsa eskiyi anımsatması olacak.Dediğin gibi hayırlısı.Sevgiler
5 yorum:
heritage benim için büyük bir hayal kırıklığı olmuştu.Mikael böyle bir albüm yapmak istiyorsa bunu opeth'de yapmamalıydı diyenlerdenim.Ama bu gayet iyi ve farklı bir proje oldu kanımca, steven da olunca.Şarkı mükemmel
mikael steven ile tanıştığından ve müziğini yaparken kendisinden destek aldığından beri opeth'in progresif metal denen tarzındaki ağırlık metalden progresife doğru kaydı. steven'in prodüktörlüğü ile gerçekleştirdiği ilk albüm aynı zamanda çıkan deliverence - damnation albümüydü. damnation bir metal albümü değil tamamen alternatif bir progresif denemesiydi ki müzikal anlamda harikalar yaratılmıştı bu albümde. deliverence'de de parçaların inişli çıkışlı havası farklı bir teknik üzerine kurulmuş ve inişler akustik tonlardan ziyade daha teknik bir progresif altyapı kazanmıştı. bundan sonra da mikael çizgisini sürekli değiştirdi. hatta komple grup elemanlarını dahi değiştirdi. steven ile hala etkileşim içinde ve hala prodüksiyon bağlamında kendisinden destek alıyor. steven da yüzlerce projede yer alan, 5-6 tane grubu olan birisi nihayetinde ve her birinde farklı işlere imza atıyor. mikael ise farklı projelerden ziyade yapmak istediklerini opeth çatısı altında yapmak istiyordu. opeth grubunun belli bir çizgisi olması pek umurunda değildi sanırım. fakat strom corrosion projesi ortaya çıkanca mikael başka projelerde de yer alıyormuş demek sonucu çıktı. bundan sonra ne olur bilemiyoruz. ama ben yine de opeth'den farklı işler beklemiyor değilim. sevgiler.
Yani şöyle bir şey, her grup zamanla çizgisini değiştiriyor, bu kaçınılmaz tabi.Mikael'in heritage çıkmadan önceki açıklamalarında devamlı 'bu en iyisi' şeklindeki yorumları birden bundan önceki albümleri rafa kaldırmış gibi bir hava yarattı.Yani damnation'dan sonra eski opeth'in olmayacağı belliydi, fakat Damnation da opeth'i yaşıyorduk hiç değilse.Açıkcası bu albüm Opeth progressive'liğinden farklı, çok çok farklı.Opeth deyince ilk morningrise, blackwater park,still life, orchid geliyor aklıma, çünkü bunlarla tanıdım ben Opeth'i.Mikael'in devamlı brutalden sıkılmasını anlarım, zaten Bloodbath'le death metale olan aşkını tamamen bıraktı.Çok zorladım albümü sevebilmek için çünkü bu Opeth'di, neticede.Porcupinee tree değil, King crimson değil,Opeth idi.Niye zorluyorsam o kadar o da ayrı.Her neyse dediğim gibi Mikael'in müzikal anlamdaki dehasına lafım yok, yapsın ama bu 'ben bunu yapmak istiyorum, isteyen dinlesin, istemeyene eyvallah' şeklinde olmasaydı iyiydi.Ve dediğin gibi, Mikael'i farklı projelerde görmek çok güzel, ama ben Opeth'deki o büyülü havayı yaşamak istiyorum.Bana göre bu albüm Opeth'in mirasından bir şeyler taşımıyor.sevgiler
Ben de Opeth'i Morningrise, Orchid, Blacwater Park albümleriyle tanıdım. Ama Mikael'in geçmişiyle çok barışık olmadığı da bir gerçek. Hatta karakter olarak Mikael'in gelişimini buna borçlu olduğuna inanıyorum. Önceki işlerini küçümseyip, sonraki işlerde daha iyisini yapmaya çalışan bi adam gibi. Steven da zaten bir müzik dehası. Mikael bunun farklında ve bu yüzden onunla bağlarını gün geçtikçe güçlendiriyor. Haliyle ondan özellikle de sound anlamında çok şey öğrenmiş olmalı. Steven çok başarılı bir prodüktör çünkü ve hangi işe elini atsa müthiş bir sound yakalıyor. Opeth'in de Damnation - Deliverence albümleriyle birlikte sound anlamında bir devrim yaşadığı da yadsınamaz bir gerçek. İşte Mikael'in Steven'dan sonra bu sound olayında yaşadığı aydınlanma eski yaptığı işlere karşı onu bir hayli soğuttu sanırım. Mesela ne bileyim Black Rose İmmortal bir şaheser fakat gel gelelim soundu berbat. Bassları filan korkunç kötü. Blackwater Park bir nebze daha iyi ama şu anki sound ile kıyaslanamayacak ölçüde kötü denebilir.
Yani özetle bence Mikael eski albümlerine karşı bir yabancılaşma hissi içerisinde ve bu yabancılaşmayı sadece sound ile kalmayıp eski müziğine karşı da geliştirmiş durumda. Hayırlısı artık ne diyelim. Sevgiler.
Morningrise albümü kesinlikle hak ettiği değeri bulamamıştır.Mikael'in bass soundu'nu küçümseyip bu albümü yerin dibine geçirmesi çok matıksızca. Opeth albümlerinin tillahıdır bu albüm benim için.Black rose immortal zaten bir şaheser,ve özellikle dedesinin ölümü üzerine yazdığı The night and the silent water parçası yıllardır hiç bıkmadan dinlediğim bir kaç opeth şarkısı içindedir.İlerleyen albümlerdeki yeni değişiklikler ve gelişme bu albümü ikinci sınıf yapmıyor benim gözümde.Still life ve Blackwaterpark, ve Damnation'da steven'in sound olarak yaptıklarını asla es geçemeyiz, dediğin gibi bir devrim.
Ben de kısacası şunu söylemek istiyorum, isteksizce yapılan hiçbir işin değeri olamaz zaten, Mikael istediği müziği yapıcak, yapıyor da.Ama eski opeth'e karşı soğuma hissi, yaptığı müthiş işlere sahip çıkmaması beni ve çoğu opeth dinleyicisini üzüyor.Bundan sonrasını ben de bilemiyorum, ama istediğim Mikael'in azıcık da olsa eskiyi anımsatması olacak.Dediğin gibi hayırlısı.Sevgiler
Yorum Gönder