18 Eylül 2011 Pazar

good bye lenin

Almanya’da doğu - batı (komünizm – kapitalizm) ayrımı olduğu dönemden, Berlin Duvarı’nın yıkılışıyla doğu bloğunun (komünizm) çöküşüne bir ailenin gözünden tanık olduğumuz harikulade bir film. Bu perspektif, değişimin insani yönlerini gözlemlemek açısından gayet başarılı. Gerçekleşen dönüşümü ve bunun adaptasyon süreci çok doğal bir şekilde, duygusal – mizah geçişleriyle şahane işlenmiş. Senaryo zaten çok oturaklı ve özgün.
Yönetmenin bakış açısının biraz daha komünizm’den yana olduğu filmdeki kapitalizm eleştirilerinden belli olduğu halde bunda aşırıya kaçılmamış, hatta baskıcı komünizm de filmde mizah unsuru yapılıp eleştiriden nasibini almış. Bu açıdan iki farklı ideolojinin de uç noktalarda ne berbat olduğu izleyicilere gösteriliyor.
-v- spoiler -v-
Komünizm döneminden komaya girip, kapitalizm döneminde uyanan bir anneye çocuğunun yaptığı fedakârlık çok etkileyici gelmiştir sanırım izleyicilere. Anne komaya girmeden önceki rejimde birçok iş yapmış, ideolojinin sıkı savunucularından biri. Berlin duvarının yıkılmasıyla birlikte değişim o kadar çabuk gerçekleşiyor ki birkaç ay sonra komadan çıkan anne bambaşka bir dünya’ya uyanıyor. Çocuğu bir düzen kuruyor ve yatalak olan annesinin değişen dünyadan haberdar olmaması için elinden geleni yapıyor. Değişimin gerçekleşme hızı, çocuğun annesi için kurduğu düzeni zar zor yaşatmasına sebep oluyor. Bu arada hüzün dolu olaylar, komik durumlar birbirini izliyor tabi.

Çocuğun (Alex) kurduğu bu düzen içinde yönetmenin verdiği bir mesaj da sezinlenmiyor değil. Alex’in bu fedakârlığı yaparkenki kurduğu düzen, aslında kafasındaki düzen gibi. Komünizm hızla çöküp, Kapitalizm hızla onun yerini alırken siyahtan – beyaza dönüşümün griliği hiç görünmüyor bile. Her şey bir anda gerçekleşiyor. Alex'de adeta değişimi yavaşlatma gayretinde gibi. İşte filmdeki karakter Alex’in düşüncesinde (ki bu yönetmenin düşüncesi sanırım) bu gri ideoloji varmış gibi bir izlenim oluştu bende.
-^- spoiler -^-
Çok detayı olan bir film aslında ve yazılacak çok şey var da saat geç oldu. İzlemeyenlere tavsiye olunur. İzleyenlerle de üzerine konuşmaktan zevk duyarım.
Filmin müzikleri çok tanıdık; Yann Tiersen yapmış. Sanki yeni değil de doğrudan Amelie filminde kullanılanlardan alınmışlar gibi geldi bana.

Filmden etkileyici bir kare ile bitiriyorum;
Doğu Almanya'nın çöktüğünden haberdar olmayan kadının karşısına bir anda yerinden sökülmüş kocaman bir Lenin heykeli çıkıyor.

2 yorum:

nomen dedi ki...

Wolfgang Becker'in bu filmi bence de klasmanında en seçkin yapıtlardan. Alex'in annesi için hazırladığı "rüyalar alemi"ne tüm aileyi hatta apartman komşularını bile ortak etmesi çok dokunaklıydı. Ama en akılda kalan sizin de gayet yerinde vurguladığınız gibi; Lenin heykelinin bulunduğu sahneydi. Aktivist anne ile, sosyalizmi bir ütopyayla birleştiren Alex ve reel politik olan kapitalizmin yer yer hüzünlü; yer yer parodik olduğu üçgende, ister istemez biz de tüm köşelerdeki duygulanımlardan nasibimizi almıştık.

Müziklerini hemen edinmiştim izleme sonrasında. Etkileyiciydi.

Çok anlamlı bir çağrı oldu bence izlemeyenler için yazınız.

alter ego dedi ki...

Aktivist tabi ya! Gece yazıyı yazarken uyku sersemliğiyle bu kelimeyi bir türlü aklıma getiremedim.

Apartman komşuları bu rüyalar âlemine dâhil olurken ki memnuniyeti de var. Bir yerden sonra Alex onları davet etmiyor, onlar kendileri gelip gidiyorlar. O oda sosyalizmin yaşadığı tek yer oluyor. Odaya giren çıkanların tavırlarından; yaşlıların değişime kolay adapte olamaması, gençlerin ise çok çabuk adapte olması gibi sonuçlar çıkarılabilir.

Diğer yandan Alex’in filmdeki duruşu çok etkiledi beni. Daha birkaç ay önce Sosyalist rejimde eylemlere katırken, düzen değiştikten sonra ise o odada Sosyalizmi yaşatıyor oluşu biraz ironik bir durum. Gençler değişimin zevkini yaşarken o bunlardan uzak. Birkaç ay önce değişim şart derken, değişim gerçekleştikten sonra bunun sonunun da pek iyi olmayacağının farkında gibi. Yazıda değinmek istediğim nokta da buydu aslında. Yönetmen Alex karakteri üzerinden kendi düşüncelerini yansıtmış gibi geldi bana.

Yann Tiersen bi tanedir.

İzlediğinize sevindim. Yorum için çok teşekkürler.