10 Kasım 2011 Perşembe

ders çalışmak

















Bugün yeniden ders çalışmaya başlıyorum. Dün internetten 70 liralık kitap siparişi verdim. Benim ayarımda bir bütçeye sahip olan birisi için fazla bir para. Evdeki daha önceden çözmüş oldum onlarca kitap da cabası. Onları da adeta boğazımdan keserek almıştım zamanında. Varsa yoksa yayınevlerini zengin ediyoruz. E yapacak bir şey yok diyorum kendi kendime herkes gibi. Daha önceki sınava aylarımı vermiştim ve düşündüğüm tek şey “birkaç aylık sıkıntı çekip, sonra refaha ereceğim” idi. Peki sonuç; dönüp dolaşıp aynı yere geldim. Şimdi de stratejim aynı; “şurada birkaç aylık sıkıntı çekip sonrasında refaha ereceğim” Belki de bu son olur. Belki de daha yeni başlıyorumdur. Ah şu kader! Nasibimde varsa olur!

Hayat sıkıcı eyvallah, bunu kanıksadım artık ama diğer yandan da hayat müthiş bir saçmalık ve bunu nasıl bu hale getirebilmişiz şaşıyorum. Hayat diyorum çünkü artık birçoğumuzun hayatı bundan ibaret. Ders çalışacağım için internette insanlar bu konuda neler yapıyorlarmış, hangi kitaplarla çalışıyorlarmış diye araştırıyordum. Öyle şeyler gördüm ki işin ne kadar korkunç bir boyuta ulaştığına tekrar tanık oldum, boğazım düğümlendi ve ağlamamak için zor tuttum kendimi. Adam ders çalışma olayını bitirmiş artık işin bilimsel boyutlarına girmiş. İş öyle bir noktaya geldi ki artık, sınav sorusunu hazırlayanlardan daha yetkin olmaya, onların hazırlayıp hazırlayabileceği tüm soru ihtimallerine hazırlıklı olmaya çalışılıyor. Ezberlemek için insanlar kendilerini eğitiyorlar. Ezberlemek ki insanın en büyük aptallığıdır. Aptallaştırmaya çalışıyoruz kendimizi. Çünkü aptallığın erdem olduğu bir çağda yaşıyoruz. Ama yapacak bir şey yok. Tony Buzan’ın hafıza geliştirici metotlarıyla çalışmalardan tutun da, günün hangi saatlerinde çalışılmalıdan tutun da, yenecek yiyeceklere kadar. İnsanların artık yiyecekleri yiyeceğe kadar bu saçmalığa itaat ederek yıllarca yaşayabiliyorlar ve daha da yaşayacaklar. Bunun sonu da yok maalesef. Albert Camus’nun dediği gibi; duvarların arkasında yaşayan zavallı köpekleriz. Adeta tasmayla bağlandığımız odamızdan dışarı çıkamıyoruz, yiyeceğimiz yemeği bile sahiplerimiz belirliyor.

Birisi bir soru soruyor; şöyle mi çalışsam, şu yayın nasıldır?...

Diğeri ona cevap veriyor; ohoo sen daha yenisin herhalde, sen ancak 2016 sınavında çözersin bu işleri :) Ben 8. kez hazırlanıyorum naabeerr :) Senin daha çook yolun var!

Nasıl bir boka batmışız böyle yazık bize. İnsanlar battıkları bu boktan kafalarını bir kaldırabilseler ne durumda olduklarını görebilecekler de. Biz ne yapıyoruz böyle yahu diyebilecekler ama... ama…

Ama kimsenin bir şey dediği yok. O zaman ne diyorum yine; yapacak bir şey yok!


Evet şimdi ders çalışmaya gidiyorum. Saat 10’da başlamalıyım çünkü program yaptım kendime. Hangi saatte yemek yiyeceğim, hangi saatte uyuyacağım her şeyi yazdım. Çünkü ben de bir insanım; duvarın ardındaki zavallı köpeğim. Yazımı şöyle bitirmek istiyorum; Hav Hav!

5 yorum:

negatif dedi ki...

bu durumun bizdeki hasarlarının kalıcı olmayacağını düşünmekle hata ettim hep. derin derin oyuklarımız var, eksilenlerin yerine hiçbir şey koyamayacağız. tükeniyoruz. hatta bittik, sonumuza geldik. eksilere bile düştük ama ne hikmetse hala tükenebiliyoruz. sadece bu yüzden bu karamsarlık bana gerçek görünmüyor. bunların hepsi kabus, gördüklerimiz yanılsama, düşündüklerimiz hayallerimiz değil onların kırılan parçaları. kendimizi hırpaladıkça bir yerlere varamayacağız. başka türlüsünü deniyorum. bu bile işleri kolaylaştırıyor. hiçbir şey bitmedi, her şey yeni başlıyor. gidişimizin bir de dönüşü olacak.

alter ego dedi ki...

ben sadece bunu iyimser olarak yapamıyorum. evet insanlar bu tür durumlarda pozitif olunmalı, kendini kandırmayı bilmeli gibi şeyler söylüyorlar. ama ben bunu yapamıyorum. şimdi günde 8 saat ders çalışabilirim ama tek bir dakikasında bile pozitif olamam.

önceden moralimi yüksek tutmak gibi şeyler denemiştim, bunu sağlamak için uğraş vermiştim. ama şimdi daha işin başlangıcında kayıtsız kalmayı öğrendim. oturuyorum ve çalışıyorum. tüm saçmalığını biliyorum, ben çalışırken öldürmem gereken diğer rakiplerimden önce davranabilmek için sessiz, sukunet içinde bir katil olmam gerektiğini biliyorum. en sinsi olan öldürür. benim tecrübem var neyse ki. bundan önce ne yaşamışım ki bundan sonra ne yaşayayım. benim arkamda kapı gibi bomboş bir geçmiş var. bırak şurada 7 ayı daha 7 sene bu işkence ile yaşayabilirim vız gelir. ben böyle motive ediyorum kendimi.

negatif dedi ki...

nasıl algılıyorsak öyle olduğunu düşünüyoruz. başka türlü algılayabiliyorsak bunu denemeliyiz diyorum ben de. eğer gördüğümüz bizi engelliyorsa onu da başka türlü algılayıp engel olmaktan çıkarabiliriz. ben kendini kandır demiyorum. iyimser ol da demiyorum. bunları kendime söyleyebilirim. kendime bir deneme-yanılma alanı yaratıp orada tehlikeli deneyler yapabilirim. en iyisi neyse o olsun senin için. nasıl olacaksa öyle yap, kendine layık gördüğün şekliyle.

"en iyi hamle problemleri" aklımı çok kurcalar. tahta üzerinde hamle yapabileceğin yüzlerce farklı nokta var. varlığın da sonsuz bir birleşimden oluşuyor. ya yenersin ya da yenilirsin, ilk hamleler bile belirleyici olabilir bunda. en iyi hamleden bahsedebiliyorsak arayıp bulmak da iyi olana yaklaştıracak bizi.

her adımımız risktir. dışarı çıkıp sağ salim eve dönebiliyorsak demek ki bizi öldürecek adımlar atmıyoruz. hala yaşıyoruz. adım atarak ölünmüyor kolay kolay. yaşamak için çabalamak biraz daha riskli adımlar atmak gibi geliyor bana. normal seyreden bir sürece iyi ya da kötü tarafından bakmak gidişatı değiştirebilir. kendi haline bırakmak en iyi hamle gibi geliyor. duyarak, düşünerek ve olmasını istediğimize yönelen adımlar atarak kendi haline bırakmak.

kolay gelsin.

white rabbit in the forest dedi ki...

ilk başta garip geliyor ama zamanla hayatının merkezine ders çalışmayı oturtmak ve her şeyi ona göre düzenlemek sanki dünyanın en normal şeyiymiş gibi hissediyorsun. yediğin içtiğin senin olsun, aldığın nefesi bile verimli şekilde kullanmayı öğreniyorsun. ben oturup düşünmüştüm, kendimi aptallaştırmak, bir hayatım olduğunu unutmak yıllarca bu şekilde ve işsiz olarak sürünmekten daha kolay geldi. ne yaptığımı düşünmedim, sadece ders çalıştım ve hemen hemen hiç evden çıkmadım. tavsiye ederim.

alter ego dedi ki...

negatif,
"duyarak, düşünerek ve olmasını istediğimize yönelen adımlar atarak kendi haline bırakmak" demişsin ya bunu yapmanın tek yolu; bir program yapıp bu programdan hiç taviz vermeden kendini herşeyden soyutlamak. bunu yapabiliyorum neyse ki. bugün başka işler de yaptığım halde 5 saat çalışabildim. önümüzdeki haftaya 8 saate ulaşacağım. dediğim gibi bana vız gelir. bu boka herkes batmışsa ben daha dibe batacağım. hiç yaşamayacağım. kaybedeceğim bir yaşam da yok, hali hazırda yaşamıyorum zaten. bu yüzden şanslıyım. bu şans ile birkaç kişiyi öldürdüm bile. counter'da frag yapmak gibi bu iş.

white rabbit,
bana çalışmak garip gelmiyor aslında. zaten çalışmamak için bir sebebim yok. çünkü bir yaşamım yok. ama buna varıncaya kadar daha ne gariplikler var. neyse ki onları da garipsemiyorum. işsiz olarak sürünmekten çok daha kolay elbette. zaten mesele de bu ya; işsizlikle terbiye edilmek. ben terbiye oldum. terbiyeli bir köpeğim. duvarların ardına çıkmayacağım. sahibimi üzmeyeceğim. terbiyeliyim ben.
tavsiyen için teşekkürler.